Herkesin söylediği gibi Beyrut doğunun Paris’i olarak bilinir...
Herkesin söylediği gibi Beyrut doğunun Paris’i olarak bilinir, doğru olduğunu söyleyerek başlayalım. Fakat daha karmaşık bir Paris; sebebi de birçok kültürün ve dinin bir arada yaşaması. Cami ve kilise avlularının birbirine karıştığını, bir tarafınızda haç diğer tarafınızda minare tepelerindeki hilalin göğe doğru yükseldiğini görebilirsiniz. Ülkenin yönetimi azınlıkta olmalarına rağmen Hıristiyan Maruniler'in elinde. Nüfus dağılımı kabaca %65 Müslüman ve %35 Hıristiyan şeklinde.
Lübnan’ı diğer Ortadoğu ülkelerinden ayıran bir ayrıntı da bu coğrafyada tek kar yağan ülke olması. Zaten Lübnan’ın adı da buradan geliyor, anlamı ise beyaz karlar ülkesi. Kışın kayak yapılabilecek bir tesis bile var. Lübnan’ın bir başka ünü de 2500 metre yükseklikteki dağlarda yetişen ve yaşları 2500 'e ulaşan Sedir ağaçları. Sedir ağacı çok önemli, öyleki Lübnan bayrağında bile yer alıyor.
Savaşın ve Barışın Göbeğinde
Beyrut karmaşık olmasına rağmen aslında nüfus olarak küçük bir şehir. Toplam nüfusu 2007 yılında yaklaşık 2 milyon olarak tahmin ediliyor. Üç tarafı denizle çevrili bu yarımada başkent oldukça güzel kumsallara sahip. Ortadoğu’da Hıristiyan – Müslüman savaşı olmadığı dönemde yolunuz düşerse plajlarında bütün gün keyif yapabileceğini, akşamları da Beyrut’un renkli gece hayatına dahil olabileceğiniz bir şehir. Renkli gece hayatı için sokağa çıktığınızda aslında Beyrut’un kanayan yüzünü de göreceksiniz. Neredeyse Beyrut’un tüm duvarlarında Israil karşıtı grafitiler var. Özgürlüğü temsil eden kuşlar kanıyor, ya da melekler şeytan gibi çizilmiş. Sadece duvarları seyretmeniz bile Beyrut’ un içinde bulunduğu karmaşık durumu anlamanıza yetecek düzeyde. Korniş yürüyüş yolunun başlangıcı Refik Hariri’nin suikast sonucu hayatını kaybettiği yer. Tam bu noktada harabeye dönmüş olan bina halen o günkü gibi duruyor.
Gün Batımında Güvercin Kayalıkları
Akşamüstleri Beyrut’ta yürüyüş yapabileceğiniz, Türkçe adı Korniş olan ve Beyrut’un Müslüman, Hıristiyan karışımını burada göreceğiniz oldukça güzel bir sahil bölümü var. Sahilin son noktasında Raouche denen semtte Güvercin Kayalıkları ya da Raouche Kayalıkları diye de bilinen ve gün batımında çok güzel fotoğraflar çekebileceğiniz popüler bir nokta var. Sahil yoluna paralel sokaklarda aklınıza gelebilecek tüm ünlü mağazalar yan yana sıralanmışlar. Alışveriş merkezlerinden biraz ters yöne yürürseniz 2-3 km mesafede Downtown denilen meydana ulaşıyorsunuz, burada her çeşit kafe ve restaurantlar mevcut.
Beyrut’u tepeden görmek için şehre 20 km mesafede olan Harissa Dağı’na çıkmalısınız. Buraya teleferikle çıkabilirsiniz. Bence yükseklik korkusu olan kesinlikle binmemeli.Biz de teleferiğe bindiğimizde adrenalin tavan yapsa da çektiğimiz fotoğraflara bakınca bu heyecana değdiğini düşündük.Yukarıdaki heykelde Meryem’im kollarını açarak şehri kutsadığı görülüyor. Bu kutsamadan da buradaki Hristiyan etkisinin ne kadar büyük olduğu apaçık görülebiliyor.
Dünyanın En Güzel Mağarası
Biraz şehir dışına doğru çıkarak dünyanın en güzel mağaralarından birine, Jeitta Mağarası’na gidebilirsiniz. Paleolitik çağdan itibaren var olduğu düşünülen ve bir yer altı nehrinin oluşturduğu bu muhteşem mağara iki katlı. 1836 yılında keşfedilmiş ve 1958 yılında alt katı halka açılmış bu güzelliği küçük teknelerle dolaşabiliyorsunuz. Üst kat ise 1969 yılında halka açılıyor, burada ise yürüyerek dolaşılıyor. Mağara adeta bir sanat harikası. İçindeki ışıklandırmalar suya düşen yansımalar ve yukarıdan bakınca alt kısmı gözükmeyen uçurumlarla insanın başını döndüren bir güzelliğe sahip. Mağarayı mutlaka görmenizi öneririz. Bu kadar güzel bir yerde maalesef fotoğraf çekmek yasak. Pazartesi günleri hariç diğer günler 09:00-18:00 saatleri arasında mağarayı gezebilirsiniz.