Dünyanın Eski ve Yeni 7 Harikası Nelerdir?

Coral Travel

Antik dünyanın yedi harikası; Helen gezginleri tarafından yapılan, Akdeniz ve Orta Doğu’nun mimarî eserleri ve heykellerini oluşturuyordu. 2000 yılından daha uzun bir süre önceden beri herkesin bildiği bu eserlere hem sadece belirli bir bölgede olması hem de birçoğunun yıkılmış ve harap edilmiş olması sebebiyle güncelleme geldi.

İsviçre Vakfı New7wonders bu yedi harikayı değiştirmenin zamanı geldiğini düşündü ve 2000 yılında online bir kampanya başlattı. Eski yedi harikanın MÖ 2. yüzyılda düzenlenmesi ve sadece Gize Piramitleri’nin ayakta kalmış olması bu yeni kampanyaya büyük ilgi çekti. Öyle ki dünyanın dört bir yanından 100 milyondan fazla oy kullanıldı ve elemeler sonucunda dünyanın yeni yedi harikası oluşturuldu.

Bu yeni modern listede yer alan eserler de yine tarihi ve mimarî değerler taşıyor. Hatta liste içerisinde yer alan eserler arasında dünyanın en çok ziyaret alan yapıları da bulunuyor. Her şeyin değiştiği dünyada yedi harikanın da değişmesi seyahat tutkunlarına da yeni bir macera yolu açarken herkesin bakış açısını da değiştiriyor.

Gelin beraber hem eski hem yeni harika eserler listesine göz atalım. Eğer yurt dışı planlarınız varsa belki bu yedi harikadan biriyle tanışmak istersiniz.

Dünyanın Eski 7 Harikası

Dünyanın yedi harikası diğer bir deyişle eski yedi harikası, tanıdık birçok eseri içerir. Birçoğunuz belki bu yapıları ziyaret ettiniz ya da aşinasız. Günümüzde ziyarete açık olmayan ve harabe halde bulunan eserler de yine bu harikalar listesinde yer alıyor. Her ne kadar artık dünyanın harikaları içerisinde yer almasalar da yine de tarihin ve turizmin önemli destinasyonları arasında olmayı hak ediyorlar. İşte size dünyanın eski yedi harikalar listesi:

Keops Piramidi - Mısır

Mısır’ın başkenti Kahire’nin yakınlarında bulunan Keops Piramidi, eski dünyanın yedi harikası listesinin ilki olma özelliğini taşıyor. Büyük Piramit ve Khufu Piramidi olarak da adlandırılan Keops Piramidi, harikalar arasında bugüne kadar gelen tek yapı. Keops Piramidi’nin özellikleri bunlarla da sınırlı değil. Bu piramitin en büyük özelliklerinden biri de 3800 yıl boyunca dünya üzerinde insan eli ile yapılmış en büyük tek yapı.

Teknik beceri ve mühendislik yeteneğinin şahaseri olarak gösterilen Keops Piramidi, devasa büyüklüğü ve hikâyesi ile gizemini korumaya halen devam ediyor. Nasıl yapıldığına dair net bir bilginin olmadığı bu piramitin sonsuza kadar dayanacağı ve ayakta kalacağı ise kesin olarak görülüyor.

Babil’in Asma Bahçeleri - Irak

Dünyanın eski yedi harikası arasında gizemini koruyan bir diğer eser ise Babil’in Asma Bahçeleri, bir diğer adıyla Semiramis’in Asma Bahçeleri. Bu bahçenin gizemi ise piramitler gibi değil. Çünkü Babil’in Asma Bahçeleri’nin varlığı hakkında net bir şey söylemek mümkün değil. Bazı kitaplarda bu asma bahçelerinin varlığı hakkında yazılar olsa da yapılan arkeolojik kazılarda pek bir şey bulunduğu söylenemez.

Babil’in Asma Bahçeleri, bir rivayete göre Babil Kralı II. Nebukadnezar tarafından memleket hasreti çeken eşi Semiramis adına yapılmış. Kurak çölün ortasında yemyeşil yükseltilmiş bahçeler olarak tasvir edilen Babil’in Asma Bahçeleri’nin su ve toprak ile beslenen mühendislik başarısı olduğu da yine söylenenler arasında.

Artemis Tapınağı - Türkiye

İzmir’in Selçuk ilçesinde, Efes Antik Kenti’ne 4 km uzaklıkta bulunan Artemis Tapınağı’nın MÖ 550 yılında yapıldığı tahmin ediliyor. Tamamen mermerden yapılan tapınağın yapımının ortalama 120 yıl sürdüğü varsayılıyor. Günümüze ise bu tapınaktan sadece birkaç parça mermer bulunuyor.

Diğer Yunan tapınaklarından büyük ve güzel oluşu Artemis Tapınağı’nı dünyanın yedi harikasından biri yapıyor. Öyle ki “Yunanistan’ın Tanımı” adlı kaynakta tapınağın büyüklüğü “insanlar arasındaki tüm binaları aşan” şeklinde betimleniyor. Tapınak MÖ 4. yüzyılda birileri tarafından yangınla yok ediliyor ve yeniden inşa ediliyor. MS 401’de Hristiyan bir çete tarafından yıkılan tapınak bir daha yapılmıyor.

Diana Tapınağı olarak da bilinen Artemis Tapınağı, o dönemde sadece bir ibadet merkezi değil aynı zamanda ticaret amacıyla da kullanılıyordu. Efes’in önemli finans merkezlerinden biri olan tapınak, Anadolu’da yolculuk eden herkes tarafından da ziyaret ediliyordu.

İskenderiye Feneri - Mısır

İskenderiye Feneri, dünyanın eski yedi harikası arasından günümüze ulaşamamış eserlerden biri. MÖ 247 yılında inşa edilen İskenderiye Feneri, antik çağın en ünlü deniz feneri olarak gösteriliyor. 135 metre uzunluktaki fener, insan yapımı olan Giza Piramitleri’nden sonraki en uzun yapı olma özelliğini de taşıyor. Tabii ki bu özellik 1889 yılında yapılan Eyfel Kulesi ile son buluyor.

Mısır’ın kuzey kıyısındaki İskenderiye kentinin Pharos Adası’nda yer alan İskenderiye Feneri, yüzlerce gemiyi güvenli şekilde limana yönlendirebilmek için kullanılmış. Deniz fenerinin üzerinde bulunan tunç ayna yansıtıcı görevi görerek güneşi yansıtıyor ve gemilere rehberlik ediyormuş. Geceleri ayna yerine ateş kullanılan fenerin 100 mil açıktan görülecek kadar büyük ve etkili olduğu da söyleniyor.

Knidoslu Mimar Sostratus tarafından yapılan İskenderiye Feneri, bu özellikleri ile tüm deniz fenerlerinin örneği olarak gösteriliyor. Fener, MS 1323 yılına kadar ayakta kalıyor ancak sonrasında deprem ve fırtınalardan dolayı yıkılıyor. Ardından Sultan Kayıtbay 1404 yılında kıyı savunmasının bir parçası olarak buraya kendi kalesini inşa ettiriyor. Kalenin yapılışında fenerden kalan sağlam parçalar da kullanılıyor.

Halikarnas Mozolesi - Türkiye

Dünyanın eski yedi harikaları arasında bulunan Halikarnas Mozolesi, Türkiye’den bu listeye giren ikinci yapıt. Bodrum’da yer alan mozole, Karia kralının kız kardeşi ve karısı için yapılmış bir anıt mezar. Türkiye’nin tanınmış yapılarından biri olan Halikarnas Mozolesi, dünyanın ilk mozole örneği. Mısır ve Yunan mimarisiyle benzerlik gösteren mozole, büyüklüğü ile de etkileyici bir eser olarak gösteriliyor. Hatta günümüzde anıt mezar için “mozole” kelimesi kullanılıyor.

Zamanla yıkılan Halikarnas Mozolesi’nin kalıntıları Bodrum’da açık hava müzesinde sergileniyor. Mozolenin son kalan mimari parçalarını ve maketlerini bu müzede ziyaret edebilirsiniz.

Zeus Heykeli - Yunanistan

Tüm Yunan tanrılarının kralı olarak tanınan Zeus adına yapılan heykel, Antik Yunanistan’ın önemli şehirlerinden biri olan Olympia’da bulunuyor. Zeus Tapınağı’nın içerisinde yer alan heykelin yapımında fildişi, altın, abanoz, cam ve değerli birçok tahtlar kullanılmış. Zeus’un soyundan geldiği düşünülen çeşitli figürlerle betimlenen kabartmalı heykel, Heykeltıraş Phidiad tarafından MÖ 400’lü yıllarda yapılmış. Sekiz yıl süren Zeus Heykeli’nin uzunluğu ise 13 metre olarak biliniyor.

Zeus’un büyüklüğünü temsilen yapılan heykel, Helenistik sanatının önemli bir eseri olarak kabul ediliyor. Zeus’un sol elinde parlayan bir asa ve onun üzerinde de havalanmaya hazır bir kartal yer alıyor. Sağ elinde ise Zafer Tanrıçası Nike’ın bir heykeli bulunuyor. Sedir ağacı tahtında cübbe ve altından yapılmış mücevherlerle oturan Zeus’un temsili olan bu heykel, MS 391 yılına kadar tapınak içerisinde kalıp daha sonrasında tapınağın kapanmasıyla Konstantinapolis’e taşınmış. MS 462 yılında çıkan yangında Zeus Heykeli’nin büyük bir kısmı yanarak kayboluyor. Kalan parçalar ise günümüzde Paris’in Louvre Müzesi’nde sergileniyor.

Rodos Heykeli - Yunanistan

Rodoslular, Demetrius’a karşı kazandığı büyük zafer sonrasında bir anıt dikmeye karar veriyorlar ve Rodos Limanı’nın girişine Güneş Tanrısı Helios’un heykelini dikiyorlar. MÖ 294 yılında yapımına başlanan Rodos Heykeli’nin inşası 12 yıldan fazla sürüyor. 15 metre yükseklikteki bir ayaklığın üzerinde duran heykelin toplam yüksekliği ise 34 metreyi buluyor.

Demetrius’un savaş makinelerinden toplanan bronzların yontulması ile yapılan Rodos Heykeli’nin ayaklarının arasından ise gemiler limana giriş yapıyor. 2 bin yıldan daha uzun süre ayakta duran heykel, bir sembol haline geliyor. Büyük depremler sonrasında yıkılan heykel yana yatıyor ve yüzlerce yıl ayağa kaldırılamıyor. Bu dönemde heykelin tekrardan yapılması düşünülse de Tanrı Helios’un heykelinin yapılmasına kızdığını ve bu yüzden devrildiğini varsayarak vazgeçiyorlar.

Heykele ait herhangi bir kanıt olmaması ise bazılarına göre yapının varlığı hakkında şüpheye düşülmesine neden oluyor. Heykelin varlığına inananlar ise bronz kalıntıların o dönemin tüccarları tarafından eritilip satıldığını söylüyor. Gerçekten var mıydı bilinmez ama Özgürlük Anıtı’nın inşasında Rodos Heykeli’nden esinlenildiği ve birçok efsaneye konu olduğu da biliniyor.

Dünyanın Yeni 7 Harikası

Aylarca süren münazaralar, oylamalar sonrasında ortaya çıkan yeni dünyanın yedi harikası, günümüzde dünya üzerinde en çok ziyaret edilen yapılardan oluşuyor. Milyonlarca insanın oylaması sonucunda ortaya çıkan dünyanın yedi harikası listesinde neler var bir bakalım. Yeni yurt dışı turlarınızda belki de rotanızı belirleyecek olan işte o yedi harika eser:

Kolezyum - Roma, İtalya

Roma İmparatorluğu'nun ikonik simgesi olan Kolezyum, kum ve betondan yapılmış en büyük amfiteatr. MS 72 yılında yapılan ve MS 80’de tamamlanan Kolezyum’un 50 bin ila 80 bin seyirci kapasitesine sahip olduğu tahmin ediliyor. İnşa edildiği dönemde gladyatör yarışmalarının yapıldığı Kolezyum’un içi su ile doldurularak sahte deniz savaşlarının da düzenlendiği bir yapı halindeymiş.

Kolezyum’un kullanım amaçları arasında hayvan avları, savaşların canlandırılması ve infaz gibi farklı etkinlikler yer almış. Erken Orta Çağ döneminde eğlenceli etkinliklere son verilmiş ve bunun yerine atölye, kale, taş ocağı, konut ve tarikat odası gibi farklı amaçlar için kullanılmış.

Taş hırsızları ve depremler nedeniyle Kolezyum harap edilmiş olsa da hâlâ daha ziyaret edilebilir durumda. Filmlerden aşina olduğumuz Kolezyum, Roma’nın en popüler yerlerinden biri. Siz de İtalya turu yapmayı planlıyorsanız dünyanın yeni yedi harikasından biri olan Kolezyum’u rotanıza ekleyerek tarihe tanıklık edebilirsiniz.

h

Petra Antik Kenti - Ürdün, Türkiye

Orta Doğu’nun incisi Petra Antik Kenti, dünyanın yeni yedi harikası arasına girmiş Türkiye’deki tek yapıt. Antik dünyanın gelişmiş medeniyetleri arasında bulunan Nebatiler tarafından Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki topraklara kurulmuş. Yaklaşık 100 kilometrelik alana yayılmış olan bu antik kent, adını da Yunanca “taş” anlamına gelen “Petra”dan alıyor.

“Kayıp Cennet” olarak da adlandırılan Petra Antik Kenti’n bu lakabı almasının sebebi ise 1812 yılına kadar keşfedilmemiş olması. Batı dünyasının bilmediği bu şehir İsviçreli kaşif Johann Ludwig Burckhardt tarafından keşfediliyor ve yüzyıllar boyunca uyuyan eser ortaya çıkarılıyor.

Petra Antik Kent hem arkeolojik hem de mimari açıdan oldukça dikkat çekiyor. Kayalardan oyularak inşa edilmiş antik kentte; tapınak, ev ve tiyatro bulunuyor. İlk yapım amacı halen daha bilinmese de kent içerisinde gizli bir bölümdeki kral mezarlarının yer aldığı ortaya çıkan bilgiler arasında.

Güneş ışığı ile renk değiştiren kızılımsı taşları, görkemli kapısı ve etkileyici yapısı ile Ürdün’ün en dikkat çeken yeri olan Petra Antik Kenti hakkında 19. yüzyılın şair ve bilgini John William Burgon’un da bir tanımlaması var. “Zamanın yarısı kadar eski, gül kırmızısı bir şehir.”

Machu Picchu- Cusco Bölgesi, Peru

Güney Amerika’da Peru’nun Cusco Bölgesi’nde yer alan Machu Picchu’nun İnka İmparatoru Pachacuti adına inşa edildiği düşünülüyor. 15. yüzyıldan kalma bu İnka kalesi, deniz seviyesinden 2.430 metre yükseklikte konumlanmış. İnka Uygarlığı`nın en tanıdık simgesi olarak gösterilen Machu Picchu, klasik İnka tarzında cilalı kuru taş duvarlarla yapılmış. Tarım ve mühendislikte dönemin en iyileri arasında bulunan İnkalar bu antik kentin taşlarını ise raylı halatlarla taşımış.

Kuruluşundan bir süre sonra İnkalar, İspanyol Fethi sırasında bölgeyi terk ediyor. Bunun sebebinin ise halkın çiçek hastalığına yakalanması gösteriliyor. Terk edildikten uzun bir süre sonra İspanyollar tarafından bilinmeyen Machu Picchu, 1911 yılında Amerikalı tarihçi Hiram Bingham vasıtasıyla tüm dünyada tanınıyor.

Orijinal halinin nasıl göründüğü hakkında turistlere daha iyi aktarım yapabilmek için antik kentin bir bölümü restore ediliyor. 1976’dan beri ise restorasyon çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Peru’daki bu devasa yapıyı görmek için Cusco’dan raylı sistemlere binebilir, kalan yolu toplu taşıma araçları ya da yürüyerek tamamlayabilirsiniz. Dağın zirvesindeki bu eşsiz yeri görmek ve İnkaların yapısına şahitlik etmek oldukça heyecan veriri olacaktır.

Son olarak Machu Picchu’nin diğer dünyanın yedi harikasından biri olan Petra Antik Kent ile kardeş şehir olduğunu da belirtelim.

Çin Seddi - Huairou, Çin

Dünyanın yeni yedi harikası arasındaki Çin Seddi, gezginlerin görülecek yerler listesinde ilk sıralarda yer alıyor. Dünyanın en büyük savunma duvarı olarak kabul edilen Çin Seddi, Çin’in ilk imparatoru Qin Shi Huang tarafından MÖ 220-206 yılları arasında inşa ediliyor.

Çin Seddi, Moğol ve Türk saldırılarına karşı Çin devletlerini ve imparatorluklarını korumak için yapılıyor. O günden beri kalan duvarın şimdi çok azı olsa da dönem dönem yeniden inşa ediliyor. Yapının günümüze sadece %8’lik kısmı kalmış ancak toplam uzunluğunun 21.196 kilometre olduğu varsayılıyor.

İnsan eliyle yapılmış bu uzun duvar, Çin turizminin en etkileyici eserleri arasında. Doğudan batıya doğru giden yapı; taş, tuğla, ahşap, sıkıştırılmış toprak ve diğer malzemeler kullanılarak yapılıyor. Duvar boyunca gözetleme kuleleri, asker kışlaları, garnizon durakları gibi bölümler yer alıyor. Duman ve ateş yoluyla sinyal gönderme kabiliyetleri de Çin Seddi’nin önemini artırıyor. Bu yapı sadece savunma duvarı olarak değil zamanında İpek Yolu boyunca taşınan mallara gümrük vergisi getirilmesinin kontrollerini yapan sınır hattı olarak da işlev görüyor.

Restorasyonlarla uzunluğu korunmaya çalışan yapının uzaydan bakılınca görüldüğüne dair bazı inanışlar da var. Bu konu hakkında herhangi bir kanıt bulunmasa da siz kendi gözlerinizle bu yapıyı yakından görebilirsiniz.

Taç Mahal - Agra, Hindistan

Aşkın gücünü anlatan Taç Mahal, yılda 8 milyona yakın ziyaretçi kitlesiyle dünya üzerinde en çok ziyaret edilen eserlerden biri. Bu sebeple olacak ki dünyanın yedi harikası arasına da girmeyi başarmış. Bir aşk hikâyesi olan Taç Mahal, Babür İmparatoru Şan Cihan tarafından çok sevdiği eşi Mümtaz Mahal’in mezarı olarak yapılmış. 1632’de yapımına başlanan anıt mezarının inşasının tamamlanması 21 yıl sürmüş. Fildişi beyaz mermerden yapılan Taç Mahal’in yapımında ise 20 bin işçi çalışmış.

Hükümdarlığın gücü olarak da gösterilen Taç Mahal 42 dönümlük bir kompleks. İçerisinde cami, türbe ve misafirhane gibi çeşitli bölümler yer alıyor. Hayranlık uyandıran bahçesi ile görülmeye değer Taç Mahal hakkında Nobel ödüllü yazar Rabindranath Tagore’nin de bir sözü var. Tagore Taç Mahal’i “zamanın yanağındaki gözyaşı damlası” olarak tasvir ediyor.

Chichen Itza - Yucatán, Meksika

Chichen Itza, Kukulcan Tapınağı ya da El Castillo olarak bilinen piramit bir yapıdır. Meksika’nın her yıl milyonlarca turisti ağırladığı bu yapının Maya Uygarlığı tarafından MS 9. ve 12. yüzyıllar arasında inşa edildiği düşünülüyor. Chichen Itza, 55,3 metre taban alan üzerinde 24 metre yüksekliğinde.

Yucatec Maya Tüylü Yılan Tanrısı Kukulkan’a hizmet etmek için tapınak olarak yapılan Chichen Itza’nın dört tarafında 91’er basamaklı merdivenler bulunuyor. Piramiti ilginç kılan özellik ise merdivenlerin sayısı toplanıp üzerine en tepedeki tapınak eklendiğinde 365 rakamına ulaşılıyor. Yani bir yılın gün sayısına eşit oluyor.

Mayaların astronomi ve matematik bilgisinin ne kadar yukarılarda olduğunu anlatan sadece bu özellik de değil. İlkbahar ve sonbahar ekinokslarında, güneşin öğleden sonra piramitin kuzeybatı köşesinde vurması ile piramitten aşağıya sürünen bir yılan yansıması ortaya çıkıyor.

Kurtarıcı İsa Heykeli - Rio de Janeiro, Brezilya

Dünyanın yeni yedi harikasının listesinde son olarak Brezilya’daki Kurtarıcı İsa Heykeli yer alıyor. Rio Karnavalı’na ev sahipliği yapan Rio de Janeiro kentinde yer alan bu heykel, İsa Peygamber’in kollarını iki yana doğru açmasıyla adete Rio şehrini kucaklıyor.

Kurtarıcı İsa Heykeli, 1922 ila 1931 yılları arasında Tijuca Ormanı Ulusal Parkı’nda yapılmaya başlanmış. Heykelin kaidesi ile toplam uzunluğu 30 metre, kollarının uzunluğu ise 28 metreden oluşuyor. Devasa boyuttaki bu heykeli Corcovado Dağı’nın zirvesine çıkarak görebileceğiniz gibi şehirden de izleyebilirsiniz.

Dünya çapında Hristiyanlığın sembollerinden biri olan Kurtarıcı İsa Heykeli, Rio de Janeiro’nun da simgesi halinde. Her yıl birçok ziyaretçiyi misafir eden bu heykeli görmek için siz de Brezilya turu planlayabilir ve seyahat rotanıza Rio’yu ekleyebilirsiniz.