Adıyaman Türkiye’de gezmek istediğim yerler arasında hep...
Ülkemizde genel anlamda yurt içi geziler için 3 tip alternatif var. Bunlardan ilki kuşkusuz, Ege ve Akdeniz bölgesine yapılan “bronzlaşma” turizmi, ikincisi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yapılan tarih ve kültür turizmi, son olarak Karadeniz bölgesine yapılan doğa turizmi. Ben kendi adıma bunların hepsine yeterince vakit ayırmaya çalışıyorum. Ama ilk tercihim eğer şartlar da uygunsa tarih ve kültür turlarından yana oluyor.
Bu anlamda her bir karış toprağımızdan tarih fışkıran Adıyaman seyahatimin yeri apayrı...
Yaklaştıkça tarih kokan şehir
Adıyaman Türkiye’de gezmek istediğim yerler arasında hep ilk sıralarda yer aldı. İlk fırsatım olduğunda da kendimi bir anda Adıyaman’da buldum. Adıyaman’a inip, otele doğru yola çıktığımda, hakkında okuduklarımdan mıdır bilinmez, her nefes alışımda buralarda yaşamış ne uygarlıklar olduğunu, kim bilir şu yollardan zamanında kimlerin geçtiğini düşünmeden edemedim.
Sanki o zaman bu topraklarda yaşayan insanlar buradan daha dün ayrılmışlar, öylece bırakıp daha yeni gitmişler gibi. Hala o kadar canlı… Bu nedenle, höyükleri ve özellikle dillere destan Nemrut Dağı Milli Parkı için, içim kıpır kıpır oluyordu...
Adıyaman’a uçakla gitmek güzel ama aktarmalı seferlerden pek hoşnut olmadığımı belirtmek lazım. Yine de görülecek yerler, muhteşem manzara ve çekilecek fotoğrafların düşüncesi sayesinde bu sefer aktarma da canımı sıkmayı başaramadı. Ben yine de eğer öyle bir olanak varsa direkt uçuş öneririm…
Eski çağlardan günümüze Adıyaman
Adıyaman’da kalacağım otelin en güzel yanlarından biri Adıyaman Müze’sine yakın olmasıydı. Özellikle Anadolu tarihine düşkün olanlar için Adıyaman Müze’si tam bir cennet. On binlerce farklı eserin yer aldığı bu müzeye ayırabildiğiniz kadar vakit ayırmanızı tavsiye ederim. Osmanlı, Selçuklu ve Bizans dönemlerinden paleolitik çağa kadar pek çok farklı eser ve kalıntıyı bir arada görebileceğiniz ender yerlerden biri.
Ayrıca, Adıyaman’a ait yöresel kıyafetler, takılar ve el işlerinin de sergilendiği müzede, bu el emeği göz nuru çalışmalara tek kelime ile hayran kaldım.
Adıyaman’ın höyükleri
Adıyaman’a gelip höyükleri görmemek olmaz. Adıyaman’ın Samsat ilçesinde bulunan Samsat, Atatürk Baraj Gölü’nün altında kalmış bir höyük. Baraj gölünün altında kaldığı için bu arkeolojik yerleşim büyük oranda kaybolmuş.
Hayaz Höyük de Samsat Höyük gibi Atatürk Baraj Gölü altında kalmış bir yer. Birkaç tabakadan oluşan höyükte, Orta Çağ Bizans’ı, Orta Tunç ve Demir Çağları, İlk Tunç Çağı gibi pek çok devir var. Hatta en alt katta Neolitik Çağ’a ait bir tabaka da bulunuyor. Mezarların yer aldığı höyükte, ölüler ana rahmindeki cenin pozisyonunda defnedilmiş. Kendilerine ait olan kaseler, taşlar ve buna benzer bazı eşyalarla gömüldükleri gözleniyor.
Kahta ilçesinde ise türkülere ve filmlere konu olan meşhur Fırat Nehri’nin batı tarafına uzandığınızda Tille Höyük’e ulaşıyoruz. Tille, aslında küçük bir köy olan Geldibuldu’nun eski adı. Bir derenin, Fırat’a dahil olduğu bir kolda yer alan Tille Höyük, Geç Tunç Çağı ve Hitit yapılarından izler taşıyor. Üzerine ise Erken Demir Çağı katları çıkılmış. Asur Kralı II. Sargon’un ele geçirdiği yerlerden biri de bu bölge ve Geç Hitit Dönemi’ne ait bir yerleşim olarak o dönemin izlerini taşıyor.
Görkemli ve muhteşem Nemrut Dağı
Artık beni de arkeolojik kazılara gönül rahatlığıyla davet edebilirsiniz. Çünkü fark etmiş olabileceğiniz üzere höyüklerde hunharca arkeolojik bilgiye maruz kaldım. Bu nedenle, bu konunun kanaat önderleri arasında yerimi alabilirim diye düşünüyorum. Ama Adıyaman’a gelince yapılması gereken çok daha farklı, çok daha ilginç bir şey daha var: Nemrut’a gitmek...
Eğer geçtiğimiz 50 yıl içerisinde Türkiye’nin tanıtımına dair bir film veya bir broşür gördüyseniz üzerinde mutlaka Nemrut Dağı’ndaki tanrı heykellerini de görmüşsünüzdür.
Ama şuna emin olabilirsiniz yüzyıllardır orada duran bu heykelleri ekranda veya kağıt üzerinde görmek ile çıplak gözle görmek arasında en azından Nemrut Dağı kadar fark var. Adıyaman’a gittiğinizde bu inanılmaz heykellerden siz de gözlerinizi alamayacaksınız ve UNESCO’nun bu eserleri neden dünya mirasları listesine dahil ettiğini çok daha iyi anlayacaksınız...
Nemrut Dağı’nın bu yüzünde bulunan ve tümülüs adı verilen toprak yığınlarından oluşan tepecik halinde yapılmış mezarlar, heykeller, eski çağlarda Komagene olarak anılan bu bölgenin kralı Antihochos’a aitmiş. Mezarlarda, kartal başı şeklinde tanrıları simgeleyen oymalar bulunuyor. Sfenksler ise, pek çok Yunan ve Pers tanrılarını simgeliyor.
Şunu size çok net söyleyebilirim ki: eğer Türkiye’yi gezmek gibi bir niyetiniz varsa ilk duraklarınızdan biri Adıyaman ve Nemrut olmalı. Ömrünüzde en azından bir kez buraya gelmenizi şiddetle öneriyorum...