Kapadokya’da neler yapılabilir, neler tadılabilir, alınabilir ve...
Bir Perşembe akşamı otobüse binip Cuma sabahı üç günlük Kapadokya gezimize başlamıştık. İyi bir rehber, bilgili ve kültürlü yolcular ve eğlenceli bir grup ile çok keyifli bir üç gün geçirdik. Bu yazımda sizlere üç günde Kapadokya’da neler yapılabilir, neler tadılabilir, alınabilir ve görülebilir onlardan bahsedeceğim.
Ankara üzerinden yaptığımız bu yolculukta Aksaray ve tarihi İpek Yolu’nda ilk durağımız Selçuklular’dan günümüze kalan Ağzı Kara Han Kervansarayı ve diğer 3 önemli Kervansaraylar olan Tepesi Delik Han ve Alayhan. Burada eski yıllarda kervanlar ve yolcular konaklar, yer içer ve sosyalleşirmiş. Burası aynı zamanda habercilerin buluşma ve dinlenme noktaları olduğundan devlette olan biten haberleri buralardan almak mümkün olurmuş.
Buradan sonra ilk gün diğer bir durağımız ise Anne, Baba ve Çocuk isimli peri bacaları. Bunları uzaktan ve yol kenarından berrak bir havada fotoğraflama şansını yakaladık. Hava serin olmasına rağmen gerçekten çok temizdi. Kapadokya kışları sert geçiyor, hazırlıklı olun derim. Yorucu olsa da hemen bölgeyi panoramik fotoğraflamak için Üçhisar Kalesi’ne çıkıyoruz. Dehşet güzel bir manzara var. Burası çok meşhur ve zamanında gözcülük ve güvenlik için kullanılmış. Düşman gelirken güvercinler haber vermek amacıyla uçurulurmuş. Buradan çıkıp, kuş sarayları ile meşhur Güvercinlik Vadisi’ni geziyoruz. Güvercinlerin gübrelerini sansarlardan korumak amacıyla yumurta akı ve kapanlardan oluşan bir teknik kullanılmış. Güvercinler bu küçük deliklere yuva yaparlar ve oradan gübrelerini de çiftçiler toplayıp Kabak, Üzüm vb. ekimlerde verim için kullanılırmış.
Üçlü, birleşik ve tek peri bacaları ile meşhur olan Paşabağ mevkiini ziyaret edip öğlen yemeğimizi otantik ve çok uygun fiyatlı bir restoranda aldık. Kapadokya’daki peri bacalarında Volkanik patlamalarda oluşan TÜF tabakasının ısı yalıtımı mükemmel. Yaz kış ısı 13 derece civarında sabit. Hatta bazılarının içine klima sistemi konularak patates deposu ve soğuk hava deposu olarak kullanılmakta.
Daha sonra Avanos- Kızılırmak nehrinin üzerinden geçerek “Fırça” isimli çömlek ve seramik yapım atölyesini ziyaret ediyoruz. Çömlek yapımı gayet ilginç. Göründüğünden çok ama çok zor. Denedim ve ilk seferlerde facia denilebilecek ürünler ürettim J Dört önemli Peri bacasını daha gördükten sonra havanın mükemmel olmasından dolayı Göreme açık hava müzesini gezme fırsatını bulduk. Burada” Yılanlı, Barbara, Tokalı, Çıralı, Elmalı ve Basille ” kiliselerini gezdik. Bu kiliseleri peri bacaları ve tüf tabakasının içine yapmışlar.
Yöresel Anadolu tatlarından özellikle testi kebabı buraya özgü ve denemenizi öneririm.
İkinci gün gene sabah 8 de başladı. Cumartesi olduğundan Ürgüp’te Pazar kurulmuştu. Her yerde muhteşem renkler ve özellikle de sebze meyveler… Buradan hareket edip doğruca Derinkuyu yeraltı şehrini geziyoruz. Yerin 55 m altında ve yukardan delerek aşağıya doğru iniliyor. Bir kısmı çökmüş. 9 km uzunluğunda yeni bir tünel bulunmuş yer altından kaymaklı şehrine bağlanıyor. Kapalı yerde kalma korkusu ya da dar alanlarda nefes alamam gibi korkunuz var ise önerilmiyor gezilmesi, bazı geçitler çok dar.
Köylüler tünel çıkışında bebek satıyorlar, el yapımı 2-10 TL arası. Ben genelde bu yörelerin kalkınması için kullanayım ya da kullanmayayım bütçeme uygun bir şeyleri her zaman alıyorum. Harika hediyeler…
Daha sonra bu turun vazgeçilmezi olan halı atölyesi geziyoruz. Özellikle İpek böceği kozasından ipek elde edilmesi sahnesi inanılmaz. Ellerimizde ipek böceği kozaları dans ediyor ve her bir kozadan çıkan 1.2 KM (yanlış değil) ipeğin makinaya sarılışını izliyoruz. Halılar harika. Pahalı. Ama bilgiler mükemmel. Minik bir halı uzmanı olacak kadar bilgi alıyoruz. Soğuk – Sıcak elma çayı içip eksperleri dinliyoruz. Kapadokya bölgesinde, çömlek, onyx taşı, şarap ve halı imalatı önce ikramlarla anlatılıyor. Ondan sonra isteyenler dükkandan özel indirimlerle alışveriş yapıyor…
Tam turistik ama üsteleme, ısrar yok… Muhteşem…
Sırada Hacı Bektaş-ı Veli dergâhı ve türbesi var. Çok etkileyici ve öğretileri İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne temel oluşturmuş. Dergâhı Atatürk’ün ziyaret ettiğini öğreniyoruz. Daha sonra onyx taşı atölyesini geziyoruz. Turkuaz taşının inceliklerini öğreniyoruz. Taşın sahtesi İstanbul’da çok bolmuş. Kırınca ortası da turkuaz renkte ise sahte olmadığı anlaşılıyormuş.
Derbent Vadisi’nde fotoğraf molası ve sonra meşhur Turasan şarap fabrikasının mağazasını gezme, ünlü Asmalı Konak dizisinin çekildiği mekanı dışarıdan görüş. Giriş paralı ve çok dizinin fanatiği olmadığımdan girmedim. Akabinde Ürgüp şehir merkezinde Merkez Pastanesi’nde olağanüstü bir dondurma yiyoruz. Doğal ve harika. Antikacıları geziş ve özellikle kuru üzüm, kayısı ve pestil gibi bilumum kuruyemiş hastalığımıza 1-2 kese kağıtlık noktalar koymaya çalışıyoruz :)
Son yarım günümüz ise Ihlara vadisinde doğa yürüyüşü. Yaklaşık 3 saat sürüyor. Grup karışık olduğundan yavaş ilerliyoruz ama akıl almaz keyifli. Umarım bozulmadan kalır. Vadiye, Aksaray-Nevşehir karayolunun 11. km.’sinden sapılarak gidiliyor. Hasan Dağı’ndan çıkan lavların soğumasıyla ortaya çıkan çatlaklar ve çökmeler kanyonu oluşturmuş. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan melendiz çayının yanından yürümek enfes. Vadi 14km uzunluğunda ve yol boyunca kayalara oyulmuş birçok barınak, mezar ve kilise bulunmakta. Burada yer alan ve resimleri en iyi korunmuş olan kiliseler ise şunlar: Ağaç altı kilisesi, Pürenli seki kilisesi, Kokar kilise, Yılanlı kilise ve Aziz George (Kırk dam altı) kilisesi
Daha sonra Narlıdere krater gölüne ulaşıyoruz. Kısa fotoğraf molası veriyoruz. Gerçekten çok sessiz ve huzurlu bir kamp noktası olabilir. En son durağımız yol üzerindeki tuz gölü. Harika fotoğraflar çekiyoruz. 5.5 saat sonra ise İstanbul’dayız… Yüzlerce fotoğraf ve unutulmaz anılar ile….