Venedik şehrine uçak ile ulaşırken denize iniyor gibi hissedebilirsiniz...
İtalya’nın en görülesi şehirlerinden biri Venedik. Bugüne kadar Roma, Floransa, Toskana, Napoli, Milano, Bologna, Genova, Portofino, Luca ve Pisa gibi 30’a yakın irili ufaklı şehrini gezdiğimiz, kendimize en yakın bulduğumuz en keyifli ülke İtalya... Venedik ise onun en özel şehri...
Venedik şehrine uçak ile ulaşırken denize iniyor gibi hissedebilirsiniz. Şehirdeki 2 havalimanından biri denizin neredeyse üstünde... Daha sonra buradan şehre Vaporetto adı verilen küçük tekneler ile gidiyorsunuz. En ekonomik ve keyifli olanı bu. Bir çok noktada duruyor, eminim otelinize yakın bir durak olacaktır. Gidiş ve dönüş almak avantajlı. Otobüs daha kısa ama vapur daha keyifli. Vardığımız nokta Venedik’in en ünlü meydanı olan San Marco meydanı. Valizlerinizi tekerlekleri ile çekerken çok ses çıkarmayın, bu sene çıkan bir yasa ile artık lastik tekerleği olmayan valizler çekilmeyecek. Parke taşlarda çıkan ses gerçekten çok rahatsız edici.
San Marco meydanı büyük bir meydan. Meydanda bir çok görülmesi gereken yer var. Bunlardan en önemlisi San Marco katedrali ve içinde bulunan Istanbul’un Latin istilasi sırasında kaçırılan bronz at heykelleri... Burada çok güzel fotoğraflar çekiyorum. Özellikle manzara hava serin olmasına rağmen bir harika. Ben Ocak’ta gitmiştim. Yazın kanalların koku yaydığını ve sıcaklığın inanılmaz olduğunu, Şubat festival zamanı eğlencenin bol ama fiyatların astronomik olduğunu ve su basma ihtimalinin kanalların yükselmesinden dolayı yüksek olduğunu belirtmek isterim.
Ah göremedim deyip içinizin yanacağı yerler :)
Müze Correr ve Kütüphanesi, Venedik simgesi saat kulesi, Palazzo Ducale ve Ahlar köprüsü turistik turunuzda eksik etmemeniz gereken yerler. Ama onun dışında müze ya da katedral olmayıp da meydanda atlamamanız gereken yerlerden biri San Marco’daki Cafe Florian ve Cafe Quadri. 200 senelik bu kafelerde ayak üstü her sabah bir kahve atmanız kendinizi İtalyan gibi hissetmenizi sağlayacaktır. Tavsiyem kahvenizi ayakta barda içmeniz yönünde, masada oturursanız 3 katı oluyor fiyatı haberiniz olsun! :)
3.5 gün geçirdik ve her anını çok ama çok iyi planladığımız bir seyahatti. Öncelikle Venedikte harita okumayı iyi bilmeniz lazım. Bu işi eşime havale ettim, ben kendim keyfime baktım. :) Sokaklar dar ve karışık. Biz detaylı bir harita aldık. Venedik’te yapılan oryantiring yani yön bulma ulusal müsabakaları en karışıklarından biri... Sokaklar iç içe, çıkmaz ve hatta sonu kanal ile bitebilir... Aslında acaip eğlendik, bir nevi oyun oynadık sürekli gezerken... Kaybolduğumuzda da güldük...
Torre del Oregio sokağı meydandan sizi Rialto köprüsüne çıkarır. Köprüden sağda nehir kıyısında pazar yeri, kafeler, sebze, meyve, balık hali ve akşamları gençlerin eğlence mekanları yani şarap evleri var. Biz her gece dönüp dolaşıp geldik buraya, çünkü ortam nefisti. Önerimiz Naranzia isimli bar.
Venedik şehrinin her yanı 2-3 katlı Palazzo adı verilen yüksek tavanlı evlerden oluşuyor. Çoğu deniz ve kanal kenarında. İnsanlar evlerine araba yerine tekneleri ile gidiyorlar. Bu evlerden bazılarında sanatçılar yaşamış ve müze olanları da var. GianComo del Orio meydanına yürürseniz, Palazzo Gradenigo’yu görmenizi öneririm. Scalzi köprüsü de nefis bir yer. Buradan sonra İtalya’da bir yere gidecekseniz tren istasyonu var. Burada sağdaki Di Spagna caddesini de gezin, dondurmacılar burada tabiri caizse yıkılıyor.
Biz daha sonra Yahudi yerleşim birimi Ghettoyu gezdik. Ghetto 16.yy’da Yahudilerin akşam güneş battıktan doğana kadar dışarı çıkmadıkları bölgeleri. Ghetto kelimesi de İtalyanca’dan gelmekte. Yahudi müzesi ve Sinagog da burada bulunmakta. Buranın yakınındaki Strada Nuove üzerindeki Palazzo Fontana ve Ca d’oro yu görmeden gelmeyin.
Burada Venedik gezginleri için bir ipucu. Yorulursanız tekneye binin. Günlük bilet alın. Hop atlayın başka yere gidin, tekrar binin geri gelin müthiş eğlenceli ve hava güzelse foto çekmek için biçilmiş kaftan. Hava soğuksa da biraz ısınmak için en güzel yöntem :)
San Aposteli klisesini, Rialto bölgesini, San Giovanni caddesini , San Campo Polo meydanını, Campo Frari klisesi, San Rocco okulunu, La Fenice tiyatrosunu zamanınız varsa listeye ekleyin. O kadar çok şey varki Venedik’te, emin olun hızlı yürümezseniz ve erken kalkmazsanız 4 gün ucu ucuna ancak yeterli...
Zamanı olanlar için cam işçiliği ile ünlü Murano ve evleri ile ünlü Burano adalarına feribot ile ulaşıp bir günde ikisini birden gezebilirsiniz güzel olur derim... Biz acayip beğendik ve keyif aldık. İyi ki gitmişiz.
İtalya, Venedik... Tabiki Yedik...
İtalya.... Ah İtalya... Makarnalar, Lazanyalar, Etler, Balıklar, Deniz ürünleri, Çikolatalar, Dondurmalar ve Kahveler... Çok ama çok tehlikeli... İtalya’ya gitmeden en az 20 gün önce abartmıyoruz yemek yemeyi. Yoksa kilo alıp dönmemeniz imkansız... Akşam yemeği için önerilerimiz Alle Testiere isimli trattoria. Burası çok popüler. Rezervasyonsuz yer bulmanız imkansız. Diğer bir alternatif ise Alla Arco. San Campo Polo meydanına gelince diğer bir seçenek ise Antica Birrara, hem öğlen hem akşam tap taze ev yapımı makarnalar... San Polo caddesinde size önereceğim yer ise La Patatina Osteria.
Yemek sonrası Cafe Rosso’da 60 yıllık kahve makinesinden kahve içmenizi ya da elinizde klasik İtalyan Amaretto ya da Campari içkisi ile sohbete dalmanızı ve bunu Venedik şehrinde kendinize tanımanız gereken bir keyif olarak görün derim. Meydanlar kalabalık ve eğlenceli. İtalyan gençleri yollarda bağırır, çağırır, eğlenir ama zararları yoktur. Venedik genelde güvenli bir şehir ama gece geç saatte cüzdanlarınızı her zaman koruyun derim... Birden çok gece kalacaksanız diğer restoran önerilerimiz ise A Beccafico, La Vedova ve La Bitta isimli restoranlar. Hepsine gittik. Yemek keyfi bizim için önemli. Hepsine kefiliz...
Keyfimiz için yapmayacağımız yok...
Biz gittiğimiz şehirlerde en eski, en orjinal ve en keyifli otelde bir çay ya da kahve almayı çok seviyoruz. Genelde sürekli sokaklarda gezdiğimizden otellerimizi daha ekonomik seçip yemek ve etkinlik yani deneyime paramızı ayırıyoruz. Venedik’in en güzel ve en özel oteli Danieli. Burası Angelina Jolie’nin başrolünü oynadığı The Tourist filmindeki otel. Lobisi, merdivenleri ve kahvesi gerçekten güzel.
Diğer güzel yerlerden biri Peggy Gugenheim müzesi. Santa Maria della Saluto bölgesinde sahilden uzun yürüyüş bizce çok ama çok romantik. Vivaldi konseri dinlemenizi, Venedik Festivali zamanında ise maske ile sokaklarda dolaşmanızı öneririz. Maske almak istiyorsanız San Marco meydanını değil şehrin arka ve uzak bölgelerini deneyin, hem güzeller hem de daha ucuzlar.
Gelelim bir Venedik klasiği olan Gondol’a... Yapmalı mısınız? Kararsızız. Çok ama çok pahalı. Gondolcular pazarlığı çok yukarıdan başlatıyorlar. Kalabalık binerek yapmak mantıklı olabilir belki ama biz doğrusunu isterseniz turist kapanı olarak gördük. Oraya vereceğimiz para ile nefis bir yemek yedik... Babadan oğula geçen bu meslek zor ve bu yüzden pahalı. Yapacaksanız da çok ciddi pazarlık yaparak binmenizi öneririz.
Bizans ve Arap mimarisi ve sanatı şehre hakim. Dolayısı ile şehirde kaybolabildiğiniz kadar kaybolun derim. Adres bulmak icin gideceginiz yerin ismini soylemeniz yeterli, Venedikliler sokak isimleri ve kapi numaralariyla pek ilgili degiller. :)
Aperatif saatinde lokal barlara girin ve içki ile Cicchetti yani, Ispanyollarin tapas tarzındaki bizim meze dediklerimiz ile atıştırın. Bu Venedik tarzı... Şehrin en güzel pastanesi oan Rizarrdini cafe’de peynirli kek yedikten sonra bayılın... Kahve yani Espresso’nun en güzeli burda onunla ayılabilirsiniz, sonra kulaklarımı çınlatırsınız... Unutmadan, Venedik ve Bellini ailesi çok önemli, okuyup giderseniz akıllıca olur. Fatih Sultan Mehmed’ in portresini yapan Gentile Bellini Venedikli.