Budapeşte’de turistlerin görmesi gereken her yer Tuna’nın çevresinde...
Budapeşte’de bir Türk
Türkiye’nin hemen her yerini gezmiş ve tam bir Türkiye aşığı biri olarak yurt dışında Türkiye’yle benzerlikler bulmak beni çok mutlu ediyor. Bu anlamda Avrupa’da geçirdiğim süre boyunca en çok etkilendiğim yerden biri Macaristan ve tabi ki Macaristan’ın başkenti Budapeşte oldu.
Her şeyden önce Budapeşte’nin tam ortasından, şehri tam ikiye bölen bir nehir geçiyor. Aynı İstanbul gibi şehrin iki yakasını bir araya getiren şey köprü. Bizde Anadolu – Avrupa diye ayrılıyor yakalar, onlar da Budin ve Peşte diye. Daha doğrusu onlardaki farkı Budin ve Peşte eskiden ayrıyken 1878’de Budapeşte’yi oluşturacak şekilde birleşmiş.
Her ne kadar şehrin mimarisinde farklılıklar göze çarpsa da pek çok yerde Türk kültürüne yakın detaya rastlamak mümkün. Sonuçta 150 yıldan uzun süre Osmanlı hâkimiyetinde kalmış topraklardan bahsediyoruz. Eğer benim gibi çevresindeki detaylara dikkat eden biriyseniz siz de mutlaka çok sayıda benzerlik ve kültürel yakınlığın izini rahatlıkla bulabilirsiniz.
Euro’ları evde bırakın
Macaristan’ın AB üyesi olduğunu muhtemelen biliyorsunuzdur ama bu size evdeki Euro’ları burada rahat rahat kullanırım diye düşündürmesin. Yoksa benim gibi olup olmadık yerlerde elinizdeki Euro’ları değerinden düşüğe veya komisyon ödeyerek bozdurarak alışveriş yapmak zorunda kalabilirsiniz.
Meğer Macaristan, İngiltere gibi kendi para birimini Euro’ya değişmeyen ülkelerden biriymiş. Tamam, pek çok yerde Euro geçiyor ama eğer siz de benim ki Budapeşte’ye Euro ile indiyseniz, zarar etmeden daha havaalanında bozdursanız iyi olur.
Nedense o kadar Euro’ya şartlanmışım ki oradayken elimdeki paranın ne kadar ettiğini hesaplamakta çok zorlandım. Böyle söyleyince önemsiz bir sorun gibi geliyor ama oradayken gündelik hayatta 1 Euro’nun kaç Forint ettiğini bilmiyorsanız epey zorlanabilirsiniz.
Hayat Tuna’nın etrafında
Budapeşte’de özellikle turistlerin görmesi gereken hemen her yer Tuna’nın çevresinde. Yani neredeyse tüm Budapeşte’yi Tuna’yı gözden kaybetmeden gezmek mümkün. Bu açıdan da Budapeşte bana Eskişehir’i çağrıştırdı. Tabi ki oradaki Porsuk Çayı, Tuna’ya göre biraz daha minik kalıyor…
Tuna’nın civarında yürürken öncelikle şehrin simgesi olan Zincir Köprü yani Chain Bridge’i göreceksiniz, görmemeniz mümkün değil zaten. Bütün ihtişamıyla karşınızda duran bu zincir asma köprünün dört köşesindeki dört aslan heykeli kelimenin tam anlamıyla bir sanat eseri.
Köprüyü özellikle Tuna nehri üzerindeki tur yapan teknelerden izlemek büyük keyif. Benim şansıma katıldığım tur gündüz saatlerindeydi ve gayet güzeldi. Fakat katılanlar bu turun asıl gece inanılmaz olduğunu söylüyorlar.
Gizli bir cennet
Budapeşte’nin benim gittiğim mevsimindeki halinden midir, yoksa mimarisinden mi bilinmez şehre sanki genel bir melankoli hakim. Benim gördüğüm depresyona en iyi girilebilecek şehirlerden biri. Diğer yandan bu durumu doğal güzellikleriyle birleştiğinde ortamı bir anda romantik hale getiriyor. O yüzden bana kalırsa aşk acısı çekmek için de güzel bir şehir Budapeşte…
Diğer yandan Avrupa’daki en ünlü şehirleri sayın deseler; Paris, Londra, Berlin, Amsterdam gibi daha popüler şehirlerin yanında adı aklınıza bile gelmez muhtemelen. Tüm bunlara rağmen Budapeşte için gizli “cennet” demek biraz fazla iddialı gibi gelebilir size.
Öncelikle eğer aradığınız sakinlik ve huzursa burada beklediğinizi bulacağınızı garanti edebilirim. Bu tarz bir tatil için ideal bir şehir Budapeşte. Burayı cennet yapan diğer bir özelliği de Avrupa’daki en ucuz şehirlerden biri olması. Çok para harcamadan rahatlıkla şehrin tadını doyasıya çıkartabilirsiniz.
Török Etterem
Bana mı denk geldi bilmiyorum ama sanki nereye baksam bir Türk restoranı veya Türk dönercisi ile karşılaşıp durdum. Eğer siz de Budapeşte’de Türk restoranı arayacak olursanız tabelalardaki “Török Etterem” yazısını takip etmeniz yeterli.
Ben de tabiki Budapeşte’de bulunduğum sırada aralarından birkaç tanesine uğradım. Aslında bana “İşte budur!” dedirtecek olanı aradım ama ne yazık ki bulamadım. Tamam, hepsi aşağı yukarı alıştığımız tatlar, alıştığımız lezzetler ama Avrupa’nın farklı yerlerinde çok iyi Türk restoranlarına denk gelmiştim.
İşin kötüsü Macaristan mutfağından da beklediğimi bulamadım. Genel olarak yeni tatlar denemeye açığımdır ama Budapeşte ziyaretim boyunca yemek konusunda tatmin olamadığımı da itiraf etmek zorundayım. Aç kalmadım ama memleketimdeki hakiki Török Etterem’ler de burnumda tütmedi değil…