Viyana'da Hayatımın Konseri

Eğer Viyana’ya ilk defa geliyorsanız havaalanından ayrılmadan önce...

Viyana’da bir Türk

Hayatımda Viyana’yı ziyaret etmeye karar vermemi sağlayan iki önemli şey olduğunu hatırlıyorum.

Bunlardan birincisi ilk kez şnitzel yediğim gündü. Nedense şnitzel ile üniversite yıllarıma kadar tanışmamışım. Şnitzeli ilk kez nerede yediğimi çok net hatırlamıyorum ama o sırada gruptaki arkadaşlardan birinin olabilecek en ukala ses tonuyla “Bu ne ki? Gerçek Şnitzeli asıl Viyana’da yiyeceksin...”  dediğini çok net hatırlıyorum.

O anda nedense bunu bir emir kabul edip, Viyana’da şnitzel yemeyi hayatımın amaçlarından biri haline getirmiştim.

Viyana’ya gitmeyi bu kadar çok istememin ikinci nedeniyse biraz daha farklı, daha az karbonhidrat daha çok sanat içeren bir şey. Yine aynı dönemlerde arkadaşlarla beraber gittiğimiz bir klasik konserin de, aynı arkadaşın, aynı ukala ses tonuyla “Klasik müziği asıl Viyana Filarmoni’den dinleyeceksin” dediğini anımsıyorum.

Arkadaşım neden her konuyu Viyana’ya bağlıyordu bilmiyorum ama ne yapıp edip, içime bir Viyana’yı görme arzusu aşılamayı başardı. Viyana’ya gidip şnitzel yiyecek ve Viyana Filarmoni’yi dinleyecektim…


İlk durak havaalanı

Aradan yıllar geçti ve Türkiye’den sadece 2,5 saatlik bir uçuşla ulaşılabilen Viyana’ya indiğimde her iki hatıra da daha dün gibi aklımdaydı.

Viyana Havaalanı oldukça modern. Eğer Viyana’ya ilk defa geliyorsanız havaalanından ayrılmadan önce siz de mutlaka aşağı kattaki turist bilgi noktasına uğramalısınız. Çünkü burada şehirle ilgili bilgi alabileceğiniz gibi ücretsiz bir şehir haritası da edinebilirsiniz.

Metro ile yaklaşık 20 dakikada ulaşılan şehir merkezinde ilk olarak soluğu Filarmoni Orkestrası konserine bilet almak için Musikvereinsaal’de aldım. Normalde biletinizi haftalar öncesinden almanız lazım ama neyse ki artık sadece 5 Euro’ya ayakta bilet de satılıyor.

Biletimi aldıktan sonra Sanat Tarihi Müzesi’ne doğru yola çıktım. Bana söylendiği kadarıyla gitmem gereken yer Museumsquartier’dı. Açıkçası önce buranın bir semt adı olduğunu düşünmüştüm. Fakat durum biraz daha farklıymış...

 

60 bin metre karelik müze alanı

Toplam 60 bin metre karelik alana yayılan ve içerisinde çok sayıda müzeyi barındıran Museumsquartier’ın dünyanın en büyük sekizinci kültür merkezi olması benim için kelimenin tam anlamıyla günün sürprizi oldu.

Akşam 2 saat ayakta dikileceğimi de hesaba katarak bugün için sadece Sanat Tarihi ile Doğa Tarihi Müzelerini seçtim. Her iki müzenin de hem sanat, hem de doğa severler tarafından görüşmesi şart. Sanat Tarihi müzesinde Pieter Brueghel'ın Babil Kulesi tablosu, Doğa Tarihi müzesindeyse fosilleşmiş dinozor yumurtaları en ilgimi çeken kısımlar oldu.

 

Hayatımın konseri

Akşam saatlerinde yeniden Musikvereinsaal’e dönmeden önce otele uğrayıp bu akşam için özel olarak getirdiğim siyah elbisemi giydim. Çünkü gündüz ne kadar gezmiş ve yorulmuş olursanız olun, Viyana Filarmoni kot – tişört izlenecek bir şey değil…

Çok canlı konser izledim ama ayakta olmama rağmen bu kadar keyif aldığım bir tane daha hatırlamıyorum. Eğer Viyana’ya gittiğinizde fırsatınız olursa siz de mutlaka Filarmoni Orkestrası’nın konserine bilet bulmaya çalışın. Hatta daha iyisi biletinizi gelmeden önce alın.

 

Sanat karın doyurmuyor

Viyana’da kültüre ve sanata doymuştum ama buraya gelmemin bir nedeni daha olduğunu hiç unutmamıştım. Dünyanın en iyi şnitzelini yiyecektim. Üstelik bu konuda sürpriz yaşamak istemediğim için daha gelmeden önce dersime çalıştım ve gitmem gereken yerin Figlmueller olduğunu biliyordum.

Figlmueller o kadar ünlü ki normalde en az 1 veya 2 hafta öncesinden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Ama benim gibi bu detayı unutursanız o zaman sizi Figlmueller’in Wollzeile değil, Backerstrabe şubesine alalım. Burada rezervasyonsuz yer bulma ihtimaliniz daha yüksek.

Ben de Backerstrabe’de biraz sıra bekleyerek yer bulabildim ama rezervasyonum olmadığı için masamı İspanyol oldukları tahmin ettiğim bir çift ile masamı paylaşmak zorunda kaldım.

Bir süre İspanyol çift ile karşılıklı sahte gülücüklerle birbirimize kibarlık yapmaya çalışırken sonunda şnitzel ve patates salatalarımıza kavuştuk. Size yalan söylemeyeceğim. Daha önce de şnitzel yedim, hem de çok. Daha doğrusu yediğimi sanıyordum. Ama Figlmueller’de yediğim şey şinitzelse benim daha önce yediklerim başka bir şey olmalı çünkü bunun tadı inanılmazdı.

 

Mozart’ın memleketinde karnıyarık yemek

Genel olarak Avrupa’da bizim damak tadımıza en yakın ülkeler Akdeniz ülkeleri. Akdeniz’den uzaklaştıkça yiyecek içecek seçenekleri de bizim adımıza daralmaya başlıyor. Ama eğer hamur işi seviyorsanız Viyana’da aç kalmazsınız. Hele tatlı seviyorsanız Akdeniz mutfağını aramazsınız bile. Örneğin Apfelstrudel dedikleri elmalı bir çörek çeşidi bir yiyecekleri var, ben kendi adıma sabah akşam ondan yedim diyebilirim.

Avusturya’da 150 bine yakın Türk yaşıyormuş. Böylece olunca benimde gurbette Türk yemeği takıntımı dindirmek de zor olmadı. Epey çok seçenek arasından kendi arkadaşlarımın tavsiyesiyle Kent Restoran’ı denemeye karar verdim.

Kent restoran gerçekten de Viyana’nın göbeğinde aradığım mekân oldu. Sadece yemekleri değil, ortamı atmosferi de bir Türk restoranından beklediğinizden farklı değil. Sonuç olarak Kaderde Mozart’ın memleketinde sigara böreği ve karnıyarık yemek de varmış…

Dünya'yı Gezen Türk