İngiliz Usulü Londra'da Geziyoruz

Eğer Londra’da 3 günden uzun zaman geçirecekseniz yağmura ...

Çay bazıları için sütlü içilen bir şeydir. Nereden esmişti bilmiyorum ama ilkokulun sonuna kadar benim de çayı sütlü içmek gibi gayet İngiliz işi ve Türkiye için sıradışı sayılabilecek bir alışkanlığım vardı. Ortaokulla beraber artan baskılar ve alaycı bakışlar nedeniyle bu huyumdan vazgeçtiğimi hatırlıyorum.

Sonrasında yıllarca aklıma bile gelmeyen sütlü çay konusu uçağım Heatrow’a doğru alçalmaya başlarken yıllar sonra ilk kez aklıma düştü. Daha havaalanından ayrılmadan büyük bir hevesle ayaküstü aldığım çaya süt koymaya çalışırken çocuksu bir heyecan içindeydim.

Heyecanımı yatıştırdıktan sonra sütlü çayımdan büyük bir yudum aldım… ve gerisini getiremedim. Bu sütlü çay olayı Türk insanına göre bir şey değilmiş gerçekten. Çayımı kimse görmeden kenara bırakırken Londra seyahatime en iyi başlangıcı yapamamış olmanın buruk tadı hala ağzımdaydı…

 

İngiliz usulü geziyoruz…

Neyse ki Londra’da geçirdiğim diğer günler çok daha iyi geçti. Her şeyden önce Londra’daki taksicilerin bizim alıştıklarımıza göre şehirlerine çok daha hakim olduklarını söylemek lazım. Buradan “ben karşının taksisiyim” benzeri bir durum hiç yaşanmıyor. Londra’da kaldığım 5 gün boyunca iki kez taksiye bindim ve ikisinde de taksiciler gitmek istediğim yerlere nokta atış beni bırakmayı başardılar.

Taksiye ilk binişim ünlü British Museum’a gitmek içindi. Eğer tarihe biraz meraklıysanız burası sizin için cennetten bir köşe sayılabilir. Milat’tan önce 3000’lerden günümüze kalan eşsiz parçaları görmek için British Museum elinize geçebilecek ender şanslardan biri.

 

Yağmurdan kaçarken akvayuma yakalanmak

Eğer Londra’da 3 günden uzun zaman geçirecekseniz yağmura denk gelme ihtimaliniz çok artıyor. Benim de Londra’dayken bir sağanak yağmura yakalanmam bu anlamda sürpriz olmadı. Üstelik sokağın ortasındaydım ve elimde bu çapta bir yağmurla baş etmesi mümkün olmayan mütevazı bir şemsiye vardı. Zaten açmamla tutacağı üzerindeki “Made in China” ibaresini gururla sergileyecek şekilde ters dönmesi yaklaşık 3 saniye aldı.

Böylece ben de taksiye ikinci kez binmek zorunda kaldım. Yağmurda müşteri seçme alışkanlığı olmayan bir taksici hemen önümde durana kadar sırılsıklam olmuştum bile. Taksici nereye gideceğimi sorana kadar bu konuyu hiç düşünmemiştim. Bir an “Sahilden devam et” diyecek gibi oldum ama neyse ki hızla kendime gelerek yağmurlu Londra’da gezilebilecek yerleri taksiciye sormak aklıma geldi.

Önerisi ilginç bir şekilde London Aquarium oldu. Akvaryumun girişi için verdiğim 16 pound, tüm Londra seyahatimdeki en iyi harcanmış 16 pounddu sanırım. Son derece büyük ve yağmurun da etkisiyle biraz da kalabalık bu akvaryumda yok yok. Sadece balıklar değil, denizanalarından yengeçlere kadar daha önce sadece Nat Geo Wild’da görmüş olabileceğiz türde sayısız deniz canlısı burada bir arada yaşıyor.

 

Londra'da aç kalmak

Benden daha önce Londra’ya giden iki farklı arkadaşım orada aç kaldıklarından şikâyet etmişlerdi. Ben onlarla aynı kaderi paylaşmamak adına neyse ki dersime önceden çalışıp, Londra’da en iyi yemekleri yiyebileceğim yerleri daha Türkiye’den ayrılmadan keşfetmiştim. O yüzden Londra’da aç kalmak konusunda size yardımcı olamayacağım. O konuda İngilitere’nin meşhur Fish&Chips restoranları size yardımcı olabilir.

Ama nerede nefis bir kuzu pirzola yenir derseniz size Goodman City’yi önerebilirim. Uzun zamandır yediğim en iyi karides ve kuzu pirzolayı Goodman’da yediğimi itiraf etmem gerekiyor. Bu belki yemek konusunda en az iddialı turistik merkezlerden biri olan Londra için şaşırtıcı ama buradaki bazı restoranlarda önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor!

Bunu baştan hesaba katmayı akıl edemediğim için neredeyse Fish&Chips’le idare etmek zorunda kalacaktım. Neyse ki yine tavsiyeler doğrultusunda Londra’ya vardığım ilk gün rezervasyon yaptırdım ve Londra’dan ayrılmadan önce masamda oturuyordum.

 

Meşhur Londra pidesi

Gezip gördüğüm yerlerdeki Türk restoranlarını arayıp bulmak benim için artık bir tutku haline geldi. Türkiye’den ne kadar uzak olursa olsun, Türkçe tabelası ve Türk sahibi olan bir restorana girmeden seyahatlerimden keyif alamaz oldum. Memlekette 10 TL verdiğim kebabı, döneri yurt dışında 3 katı fiyata yemeden kendimi dünyayı gezmiş hissetmiyorum...
 

Londra’da da aradığımı bulmam uzun sürmedi.  Southwark’taki Taş Pide isminden menüsüne tam da aradığım mekan oldu. Mercimek çorbasından paçanga böreğine, kısırdan pidesine kadar Londra’nın göbeğinde bildiğiniz Türk usulü damak tadı var burada. Ben bir klasik olarak kuşbaşılı kaşarlı pide ile memleket hasretimi Taş’tan çıkarttım…

 

Londra’da ne yapılmaz?

Londra’da yapabileceğiniz çok şey ama ben son olarak bir zamanlar üzerinde güneş batmayan krallığın bu bulutlarla kaplı gökyüzüne sahip başkentinde ne yapmamanız gerektiğinden de bahsetmek istiyorum.

 

Size 3 önemli uyarım var:

 

1. İngilizlerle politika tartışmayın.

2. İngilizlerle politikada yarışmayın. (gayet ciddiyim)

3. Harrods’tan alışveriş yapmayın. (Liberty daha iyi. Bana güvenin.)

Dünya'yı Gezen Türk