Selanik’e yapılan seyahat her seferinde bir öncekinden daha keyifli oluyor.
Yunanistan, tanıdıklık hissi veren; kültürü, insanları ve yaşam tarzları ile bize benzeyen bir ülke. Yıllardır gitmeyi düşündüğüm, ama hep ertelenmiş bir ülkeydi burası. Bu kadar yıldır burnumun ucundaki ülkeye gidememiş olmanın acısını çıkardım ve bu yıl 2 defa bu güzel ülkeye gitme fırsatı buldum. Selanik turu yaptım ilk önce ve daha sonra da Midilli Adası’na gittim. Her ikisinin de tadı damağımda kaldı.
Selanik beni evimde hissettiren bir şehir oldu. Buraya adım atan herkes, İzmir’in atmosferini hissediyor şehirde. Şehirleri zoraki karşılaştırmak gibi bir huyum olmasa da, okuduğum bilgilerden dolayı ister istemez karşılaştırma fikri aklıma gelmişti ve kısaca benim için de öyle gibiydi ama elbette farklıydı. Denizi, havası, sahil şeridi ve yemek kültürüyle ne kadar İzmir’e benzese de, şehrin sokaklarında, çarşı ve pazarında dolaşınca şehrin güzelliğinin ve çekiciliğinin sanki İzmir’den daha iyi olduğunu hissettim ben. “Bizim niye böyle pazar yerlerimiz yok“, “Bizim niye meydanlarımız böyle çekici değil“, “Biz niye daha az gülümsüyoruz“... gibi sevmediğim karşılaştırma cümleleri, hoşuma gitmese de aklımdan geçmeye başlamıştı.
Bir İzmirli olarak Selanik şehrini kıskandım. Evet Selanik İzmir’e benzese de daha da çekici ve ayrıcalıklı bir şehir. Sokakları daha temiz ve düzenli, esnafı güler yüzlü ve samimi, misafirperverliklerindeki seviyeleri ve hizmetleriyle, Yunanlılar beni hayal kırıklığına uğratmadı. Hem taksicisi, hem esnafı, hem yolda adres sorduğum herkes güler yüzlü ve samimiydi. Hele Türkiye’den ve İzmir’den olduğumu öğrenince ilgileri daha da bir artıyordu, ilk dedikleri cümle “merhaba komşi” oluyordu. Yunan Adaları’ndakiler turiste alışıklar, ancak Selanik’e daha az turist geldiğinden Selanikliler yabancılarla konuşmaya daha hevesli gibi.
Yazar Despina Pandazi’ye göre “İstanbul’un kızı, İzmir’in kız kardeşi” olan Selanik, deniz kokak sokakları, genciyle, yaşlısıyla, çocuklu aileleri ve sevgililerle cıvıl cıvıldı. Binlerce yıllık tarihi olan şehir zaten böyle olmalı. Bir zamanlar Osmanlı’nın da Balkanlar’daki en önemli şehirlerinden biri Selanik, 1 milyonu aşkın nüfusuyla Yunanistan’ın ikinci büyük şehri. Bu kalabalık nüfusu ile şehir capcanlı ama bu insanı bunaltan bir kalabalık değil. Selanik önemli bir öğrenci şehri olduğundan bu sokaklarında gezilince hissediliyor. Okul döneminde bu daha belirgin hissediliyor, diğer dönemlerde, yani yazın, şehir daha sakin.
Şehrin ruhunu, ayak bastığım her sokağında hissettim. Hele pazar yerinin kalabalığı ve renkliliği benim gibi fotoğraf çekmeyi seven biri için tam bir cennetti. Selanik, liman şehri olduğundan deniz ürünleri burada sık tüketiliyor. Bu nedenle pazar yerinin assolisti de deniz ürünleriydi. Rengârenk sebze-meyve reyonları, çengellere asılmış etleri sergileyen kasapları, içeri buyur eden ve ürününün tazeliğini ve lezizliğini bir çığırtkan gibi duyuran esnaflar ve leziz mi leziz çerez dükkanlarıyla pazar yeri benim favorim ve en çok vaktimi geçirdiğim yerlerden biri oldu.
Şehrin gözde yeri Aristotales Meydanı ise birçok kutlama, festival ve kültürel etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Benim sokakları gezip her defasında geri döndüğüm meydan dinlenmek ve insanları izlemek için de nefis bir yer. Bebekleri veya çocuklarıyla hava alan çiftler, banklarda güneşlenen yaşlı amcalar, birbirine sokulan sevgililer bu meydanı şenlendiriyor.
Hele vakitlerden de hafta sonu ve hava da güzelse meydan capcanlı. Aynı şekilde şehrin cafeleri de bazı sokaklarının sakinliğine inat tıklım tıklım.
Dördüncü yüzyılda inşa edilmiş, UNESCO Dünya mirası listesindeki Aya Dimitros Katedrali, 1881 yılında Atatürk’ün doğduğu Atatürk Evi Müzesi, Yunanlıların "Lefkos Pirgos" diye isimlendirdiği, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılan Beyaz Kule; Kastra yani Bizans kale surları Selanik’in ana meydanı Aristotales Meydanı başlıca görülecek yerler arasında.
Selanik gece hayatı, aynen bugün gezdiğim Pazar yeri kadar canlı. Hatta Yunan Adaları’nı saymazsak, ülkenin en iyi gece hayatına sahip yeri. Yaz aylarında gece hayatı kışa göre pek canlı değil. Kışın gidince mutlaka gecelerine akmalı bu güzel şehrin. İlkbahar sonları ve yaz başlangıcı Selanik’e gitmek için bana göre en uygun zamanlar. Sonbahar ayları da keyifli olabilir.
Bir çok arkadaşımın bu şehre kısa seyahatlerle gittiklerine şahit oluyorum. Selanik’i bir güne sığdırmak büyük haksızlık. Gezilecek yerleri, çarşı ve pazarları, sokakları, tarihi yerleri ve kıyı şeridiyle daha çok ilgiyi hak ediyor.